Dilşat CEVHER

Tarih: 29.11.2025 13:24

‎HANi DOSTLUK NEREDE?

Facebook Twitter Linked-in

‎​İnsan, varoluşundan bu yana birlikte yaşama, paylaşma gibi olgularla bütünleşen bir varlıktır. Bu güzelliklerin içinde dostluklar da ayrı bir ehemmiyete sahiptir. Dostluk deyince aklıma kardeş gibi yakın olmak ve birçok şeyi paylaşmak gelir. Íşte gerçek dostluk budur . Hayatın iniş ve çıkışlarında her zaman bir liman olmak duygusunu hissedebilmektir. 

‎Ancak globelleşen dünya herşeyi değiştirdiği gibi kavramların anlamlarını da değiştirdi. Bireysellik, ego, çıkar ilişkileri ön planda olduğundan gerçek anlamdaki dostluk kavramının anlamı sarsıldı maalesef...
‎Yukarıda bahsettiğim dostluk açıklamasında; seni sen olduğun için değil de,  bir işi düştüyse, bir şey soracaksa arayanlar,  hatta aramalarında önce seni soruyormuş gibi yapıp, sonra kendine ait sorusunu soran, isteği olan kişiler kalıbı ile etrafımız sarılı oldu. Fayda sağlandığı sürece ilişkilere yatırım yapılmakta ne yazık ki.

‎Hızlı yaşamla gelen hız kültürü tüketim toplumunu oluşturdu. Ne yazık ki bu tüketim eğilimi,  ilişkilere kadar yayılmış durumda. Sosyal medya üzerinden kurulan arkadaşlıklar, çok fazla dijital ortamdaki ilişkiler bu dostluk kavramını zedelemekte...
‎Sosyal medya yeni insanlarla tanışmayı kolaylaştırınca nasıl olsa bir sürü arkadaş var unsurunu getiriyor...Bu  da dost olma kavramını olumsuz etkiliyor.

‎Derin dostluklar zaman, emek ve fedakârlık ister. Oysa modern insan, sabırsızdır, sürekli işine yarayanı arar.

‎İyi insan olmak kavramı da gölgelendi...Sen ne kadar yardımsever, iyi kalpli olsan bile iyiliği, değeri görmezden gelen insanlar o kadar çok ki...Hatta karşılığında nankör tavırlar sergileyenlerin yüzünden,  kadim dostluklar yok olup gitti. Ama bu olumsuz olguları oluşturan , sonra da eski dostluklar nerede diyen de bizleriz.

‎​Nankörlük,  adından da anlaşıldığı gibi ben her şeyi hak ediyorum yani ben olgusundan beslendiğinden;  iyilikleri insan görmezden geliyor. Bu durumda fedakar olan tarafı zedeliyor ve uzaklaştırıyor. "O kadar iyiliğim var ne kadar nankör, bak işi düşmeyince aramaz sormaz". ifaderini oluşturuyor beynimizde..


‎Dostlukta yapılan iyiliğin karşılığı 'teşekkür' değil, o iyi insanı dostu kaybetmemektir esas olan...
‎​Kaybedilen her dostluk, ardında bir iz bırakır. Artık daha şüpheci, insanlara güvensizlik daha mesafeli ve daha az verici olmak, fazla iyi olmamak gibi olguları getirir insana...Aslında bireysellik gibi görünen sorun artıkça toplumsal sorun haline gelmesi de kaçınılmaz olmaktadır.
‎Kim beni ne kadar beğendi? Kim paylaşımıma baktı? Fotoğlaflarım , yediklerim, gittiğim yerler nasıldı ? gibi gereksiz, boş ve anlamsız ve esasında derin yalnızlık olan şeyler...Bu yapılan paylaşımları beğenenler ya imreniyor ya da kıskanıyor inanın buna. Paylaşımlarınızla mutlu olan aileniz dışında yok denecek kadar azdır. Biliyoruz ama inatla hırsla paylaşmaya devam ediyoruz maalesef. Yazdıklarımla çelişmemek adına ben aşırı paylaşım yapmayı zaten sevmem.
‎​
‎​Peki, bu karamsar tablo karşısında ne yapabiliriz? Gerçek dostluğu ayakta tutmak için çaba sarf etmek, emek harcamak, iyilikleri görmezden gelmemek , dostlukların sosyal medyayla olmayacağını bilmek, işî düşünce değil her zaman sevgiyle aramak hatır sormak biz insanların birbirimize karşı görevi olmalıdır. Sosyal medya ortamıyla dostluk olmayacağını bilmeliyiz. Yalnızlaşmak istemiyorsak samimi dostluklara ihtiyacımız var. Minnettarlığımızı sevgi sözcükleriyle ifade etmeliyiz karşıdaki insanı mutlu etmek adına...İnanın bir canı mutlu etmenin tarifi yoktur.

‎​Unutulmamalıdır ki; sağlam bir dostluk, dünyadaki en değerli hazinelerden biridir. Onu korumak için gösterilen her çaba, aslında kendi ruh sağlığımıza ve toplumsal geleceğimize yaptığımız en büyük yatırımdır. Gerçek dostluğun sarsılmaz kalesi, sadece iki tarafın da göstereceği vefa ve minnettarlık ile ayakta kalabilir.

‎Dostlukların bitmemesi dileğiyle...


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —