Merhaba değerli dostlar,
İnsanın hayat yolculuğunda verdiği en önemli kararlar, aslında kendisine kimlerin ve nelerin eşlik etmesini seçmesi ile alâkalıdır.
Bir eş… Bir iş… Bir yönetim biçimi…
Bunların hepsi, insanın kendine nasıl baktığını, neyi hak ettiğine inandığını ve içindeki o görünmez terazinin neyi ağır bastığını fısıldar.
Çocukluğumuzda fark etmeden aldığımız sosyal ve kültürel donanım, seçimlerimizi belirler. İnsanın çocuklukta edindiği değerler, çoğu zaman sorgulanmadan benimsenir.
Önce inandırılırsın sonra inandırıldığın gibi yaşarsın. Sonra da, farkına bile varmadan, bu inançlar ve değerler aracılığıyla yönlendirilirsin. Şiddet içerikli bir aile, aşırı dindar bir çevre ya da toplumsal normlar…
Her biri, bireyin iç dünyasında bir rehber gibi görünür. Oysa birey, kendi öz değerini fark edip seçmediği sürece, hayatının rotası çoğunlukla başkaları tarafından çizilir.
Eğitim ve bilinç, işte bu çizgiyi kırar. İnsan önce kendi değerini tanır, sonra hayatını o değerle inşa eder. Çünkü insan, bildiği ve tanıdığı çerçevede güveni ve huzuru arar.
Psikolojide bu, kuşaktan kuşağa şiddet aktarımı ve bağlanma stilleriyle açıklanır.
İçimizdeki öz değer algısı, işte bu deneyimlerle şekillenir.
Ancak eğitim, bireyin bu çerçeveyi fark etmesine ve genişletmesine olanak sağlar.
Eğitim sadece okuma ve yazmayı değil kendini tanımayı, dünyayı anlamayı, ilişkileri doğru kurmayı öğretir. Eğer eğitim sistemi, çocuklara güven, saygı ve adalet değerini aktarmıyorsa kişi, kendine layık olandan daha azıyla yetinmeye yönelir. Ama bilinçli, etik ve duygusal boyutu güçlü bir eğitim bireyi kendi değerini fark etmeye, hak ettiği hayatı seçmeye hazırlar.
Bu durum, yalnız bireysel yaşamı etkilemez. Toplumların yöneticileri ve sosyal düzeni, çoğunlukla bireylerin kolektif öz değer algısına bağlıdır. Eğer toplumun bireyleri kendilerini değersiz hisseder, eğitimden yeterince destek almazsa yönetim de potansiyelinin altında bir hâl alır. Tersine, bireyler hak ettiği değeri bilirse ve eğitim aracılığıyla güçlenirse toplum da kendi potansiyeline yakın yönetimler seçer, fırsat eşitliği ve sosyal adalet gelişir.
Eğitim ve toplumsal farkındalık, böylece zincirleme bir değişim yaratır. Birey, çocukluğunda öğrendiği sınırların ötesine geçer. Kendi hayatını, ilişkilerini ve seçimlerini bilinçle kurgular. Toplum, bireylerin güçlendiği oranda, adil ve üretken bir yönetime doğru yol alır. Sanat, kültür, bilim ve sosyal değerler besleyicidir. İşte bu bilinçle beslenen bir toplumda yükselir.
Özetle, insanın kendine ve toplumuna dair en temel seçimi, kimlerle ve hangi değerlerle yol alacağını belirlemektir. Eğitim, bu seçimi anlamlandıran bir ışıktır.
Toplumsal farkındalık ise bu ışığı büyüten güçtür. Hayatın yolunda, hak ettiğimiz değeri görebilmek ve ona göre adım atabilmek, hem birey hem toplum için en büyük kazanımdır.
Ve unutma; hayatın kendisi, bize layık gördüğümüz değeri geri verir.
Haksız mıyım?

