CEM AKSU


Şarkılarla Türkiye' m

Biraz mizah, biraz sanat...


‎Çünkü bu ülkenin hikâyesi bazen en güzel bir şarkının içinde saklıdır. Bugün sizlere biraz farklı bir yerden seslenmek istedim. Biraz mizah, biraz sanat. Çünkü görünen o ki; son çeyrek yüzyılda yaşadıklarımızı artık mizahtan başka bir dille anlatmak pek mümkün değil. Gerçeklerin ağırlaştığı, duyguların yıprandığı bir dönemde, belki de en doğru tercüman yine şarkılar oluyor.
‎Benim gibi bugünlerde orta yaşın eşiğinde olanlar ya da son çeyreğe gençlik heyecanıyla başlayanlar için bu satırlar tanıdık gelecektir. Bir düşünün, okulunu yeni bitirmiş, vatani görevini yapmış, bir işe girmiş, “bir gün emekli olur, sahil kasabasına yerleşirim” hayali kuran o gencin üzerinden neredeyse yirmi beş yıl geçmiş. Hayaller hâlâ sahilde, ama biz hâlâ yolda…
‎Belki de o yüzden ilk şarkımız bu olmalı:
‎“Baharı beklerken ömrüm kış oldu…”
‎Çünkü biz, bu ülkenin hep baharını bekleyen ama kışına alışan çocuklarıyız.
‎E tabi hayat telaşı, geçim derdi, gelecek kaygısı derken zaman sessizce elimizden kayıp gidiyor.
‎Bir sabah aynada biraz daha solgun bir yüz görünce, istemsizce mırıldanıyoruz:
‎“Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım…”
‎Bir ülkenin değişimini istatistiklerle, raporlarla anlatabilirsiniz belki ama asıl dönüşüm, insanların yüzündeki çizgide, sesindeki yorgunlukta gizlidir.
‎Bizim yüzümüzde de o çizgiler çoğaldı. Saçlar beyazladı. Evet, hep beraber;
‎‘’Neden Saçların Beyazlamış Arkadaş?’’
‎Bir zamanlar “Bir garip yolcuyum hayat yolunda” diyen nesil, şimdi o yolun tabelalarını bile unuttu.
‎Yol uzadı, bilet pahalandı, benzin arttı ama biz hâlâ “gideceğimiz yere varacağız” inancını içimizde taşır gibi yaptık.
‎Sanki biri sürekli kulağımıza fısıldıyordu:
‎“Ağla gözüm ağla, gün gelir gülersin…”
‎Ama o gün, nedense hiç gelmedi.
‎Zamanla fark ettik ki, ağlamak kolay, gülmek lükstü artık.
‎Bir kahkaha bile “zamlı tarifeye” geçmişti sanki.
‎İşte o yüzden, bir başka şarkının hüznü gelip yerleşti dilimize:
‎“Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin?”
‎Bu dize, artık bir aşk acısından değil bazen geçim sıkıntısından, bazen umutsuzluktan söz eder gibiydi.

‎Bir vakitler dost meclislerinde kadeh tokuşturulurken fonda çalan nağmeler, şimdi yerini başka bir cümleye bıraktı:
‎“Kader böyle imiş ne yapalım…”
‎Ve biz, o sahnede bile nezaketimizi korumaya çalışıyoruz. Çünkü bu topraklarda insan hâlâ inceliğe tutunarak ayakta duruyor.
‎Ama ne olursa olsun, biz hâlâ o eski zarafeti özlüyoruz.
‎Bir zamanlar sokakta yürürken bir yabancıya tebessüm etmek, kapıyı tutmak, teşekkür etmek doğal davranışlardı.
‎Şimdi tebessüm de, teşekkür de “kayıp değerler müzesi ”ne kaldırıldı.
‎Oysa bizim sesimizde hâlâ “İnleyen nağmeler” dolaşıyor.
‎Bir yerde bir ut teli titrerken, içimizde bir zamanlar duyduğumuz o huzur yankılanıyor.
‎Çünkü her şarkı biraz da bir dönemin terbiyesini taşır.
‎Bir dönemin inceliği, kelimelere sığan zarafeti, söze yansıyan saygısı vardır onda.
‎Ekranlarda, trafikte, kalabalıklarda yan yana ama gönül gönüle değiliz.
‎Yine de bir yerlerde, bir pencere önünde bir ses yükseliyor:
‎“Kalbimin tek sahibine selam ederim…”
‎Bu selam, sadece bir sevgiliye değil kaybolan değerlere, unutulan inceliklere, belki de kendimize bir selam aslında.
‎Bir ülkenin hikâyesini bazen bir şarkı sözüyle anlatmak, bin cümlelik bir uyarıdan daha sahici oluyor.
‎Çünkü bu ülke, her şarkısında biraz hüzün, biraz mizah, biraz da umut barındırıyor.
‎Evet, belki “Dönülmez Akşamın Ufkundayız”, ama hâlâ o ufukta bir ışık yanıyor.
‎Belki de o ışık, her şeye rağmen “Yine Bir Gülnihal” diyebilenlerin gözlerinde yanıyor.
‎Ve biz, o ışığı söndürmemek için hâlâ şarkı söylüyoruz.
‎Çünkü o ışığın adı Atatürk’tür.
‎Cumhuriyet’in notalarında, her marşta, her nağmede onun sesi hâlâ duyulur.
‎O yüzden diyorum ki:
‎‘’Atatürk ölmedi, içimizde yaşıyor.’’
‎Yaşıyor; çünkü biz hâlâ onun öğrettiği gibi düşünüyor, onun gösterdiği yoldan yürüyorsak bu ülke, her kışın ardından yine baharını bulacak demektir.
‎Kalın sağlıcakla.

Yorumlar (4)
Servet azman Başarılarınız daim olsun hocam her zaman zevkle ilgi ve alaka ile takip ediyorum Saygılarımla
Mahir Eldem Muhteşem olmuş dostum yüreğine,kalemine sağlık.
Zuhal Tozan Şarkıların hikayelerini bir başka coşkuyla işleyen canım hocam…..Öğretileriniz ve kaleminiz çok güçlü….Daha da güzel makalelerde buluşmak dileğimle sağlıkla kalın
Muhittin Tatlıcı Evet, sonbahar geldi, kış ve ardından yine baharı gelecek bu ülkeye. 29 Ekim arifesinde duygu ve değerlerimizi nede güzel kaleme almışsın. O ATA ışığı ile bu ülkenin baharı daim olacaktır.