Erdoğan KAHYA


Müsrif bir toplum olduk

Müsrif bir toplum olduk


80 milyon nüfuslu Türkiye’deki cep telefonu sayısının 41,5 milyonu akıllı, 73 milyonu aştığını biliyor muydunuz? Ben de bir gazete haberinden okudum.

 

Yazık!..

 

Ya Türkiye’de her gün 5 milyon adet ekmeğin çöpe gittiğini duydunuz mu?

 

Bilinçsiz tüketim nedeniyle her gün yaklaşık 5 milyon ekmeğin israf edildiğini, günlük 5 milyon lira, yıllık ise 1.8 milyar lirayı bulan bir servetin çöpe atıldığını

 

Yazık!..

 

Veya Türkiye'de kiralama usulü hariç devlete ait 193 bin 425 adet otomobil, minibüs ve otobüs gibi resmi araç bulunduğunu, ayrıca Kamuda Cumhurbaşkanlığı, Meclis, tüm bakanlar, yargı ve askeri erkana tahsis edilen araç sayısının 1. 471 olduğunu da bildiğinizi sanmıyorum. Tabii bu araçların her birinde 2 şoförün görev yaptığını,   4’er kişilik koruma araçlarının önde ve arkada seyrettiğini de…

 

Elin gavurunda Başbakanların makamına bisikletle gittiğini duyunca yazık ki, ne yazık demek geliyor …

 

***

 

Ya;  Ak Saray’ın 2014 rakamları ile kaça mal olduğunu duydunuz mu? Bunu da  o dönemin Maliye Bakanı açıklıyor:

 

Bakan Şimşek, yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın 1 milyar 370 milyon, alınan uçağın maliyetinin ise 410 milyon TL olduğunu söylüyor. Toplan 1,8 milyar…  Bakan 2015 Başbakanlık Bütçesinden de Saray için 964 bin lira ayrıldığını anlatıyor…

 

Yazık!...

 

***

 

Sadece Cumhurbaşkanı ve Başbakanın emrindeki örtülü ödenek harcamalarının 2017 yılında güvenlik ve savunma harcamalarının 5 kat üzerine çıktığını biliyor muydunuz?

 

Örtülü ödenekte son 10 yıla bir göz atıldığında; 2007’de 436 milyon, 2008’de 510 milyon, 2009’da 634 milyon, 2010’da 706 milyon, 2011’de 951 milyon, 2012’de 1 milyar 175 milyon, 2013’te 1 milyar 248 milyon, 2014’te 1 milyar 78 milyon, iken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın harcamalara ortak olduğu 2015’te bu tutar bir anda 1 milyar 773 milyon liraya çıkmış, 2016’da 1 milyar 616 milyon lira olarak gerçekleşmiş...

 

Örtülü de dönemin Başbakanı Tansu Çillerin dolandırıldığını hatırlayınca  içimizdeki sızı daha da artıyor;

 

Yazık ki, ne yazık!...

 

***

 

Bütün bunları yaşarken geçen yıllar geliyor aklıma. Örneğin hiç beğenmediğimiz 12 Eylül sonrasında Devlet dairelerinde tasarruf tedbirleri uygulanmaya başlamıştı. Kamuda makam araçları kaldırılmış, araç sayısı büyük oranda indirilmiş, müdür, amir dahil ihtiyacı olan sıra ile araçları kullanırlardı.

 

Köylere hizmet götüren kamu kurumları kırsala giderken diğer kamu kurumlarına haber verir, aynı araç kullanılırdı. 

 

 

Dönemin Valisi Yılmaz Türktekin, makam aracının yenilenmesi için İçişleri Bakanlığı’nın gönderdiği ödenekle araç almayarak ödeneği Özel İdare yatırımlarında kullanmıştı, yani köylere yol, su, elektrik götürülmüştü.

 

***

 

Sözün özü tasarruf tedbirlerine her zamankinden daha çok itiyacımız var. Bu israf, bu hoyratlık nereye kadar? Bu konuda bayrağı önce hükümetin çekmesi ve bazı radikal kararlar alarak tasarrufa kamudan başlaması lazım. Sonra hepimiz kapımızın önünü süpürüp, üzerimize düşen görevi yerine getiririz. Bütçe açık verince, açığı zamlarla vatandaşın sırtına yükleyip dünyanın hiçbir yerinde uygulanmayan yeni vergiler yaratmak en kolay iş…

 

Benden söylemesi efendim…