Yaşamımızda hemen hemen her an karşılaştığımız , fakat dikkate almadığımız bir hususu sizinle paylaşmak istiyorum.
Başlıkta da belirttiğim gibi… Evet ismini senden alacaklar..
Toplum olarak örf ve adetlerimize düşkünlüğümüz ile tanınırız. Cemiyetlerimize, düğünlerimize, cenazelerimize katılmak olmazsa olmazımızdır. Rahmetli büyük babam aile içi sohbetlerde derdi ki; “oğlum her dağda bir evin olsun.” Tabi altı yaşında küçük bir çocuğun bu kelimeyi anlaması beklenilemezdi. Hele ki kısa bir zaman dilimi büyükbabamla geçiren ben…
Yıllar sonra ergenliği adım atmış, sorsan hayatın her aşamasını bilen, hatta Prof.larda neyin nesi ben her şeyi bilirim edasını yaşayan kişi olarak, babama yıllar önce duyduğum ve aklımdan hiç gitmeyen o soruyu yönelttim. Babacığım ; rahmetli büyük babam her dağda bir evin olsun derken neyi kastediyordu ?... Bıyık altı bir tebessümle gülen babam.. Evladım her dağda bir evin olsun cümlesinin karşılığı , her yerde bir dostun olsun. Başın dara düştüğünde , canının sıkkınlığında velhasıl ihtiyaç halinde sığınacak limanın olsun. Sonrasında anladım ki ; dostluk kavramı böyle bir şey, toplumumuzun cemiyetlere , düğünlere ,cenazelere bu denli idrak etmesi hep bu yüzden…
Ben de bu şiarı kendine benimseyen bir kardeşiniz olarak elimden geldiğince bu tarz cemiyetlere ve dahi topluluklara katılmaya çalışan biriyim. Özellikle son birkaç yıldır katıldığım cenaze merasimlerinde pür dikkat kesildiğim konu ise, ölen kişi musallaya yatırıldığında toplumun dilinde o şahsın ismin kaybolduğunu gözlemledim. İşte o zaman anladım ki , hayat sadece varlıkla yokluk arasında bir şeymiş.
- Sela okunur.
- Bu günde bir cenaze var.
- Neredesin ? derler.
- Cenazedeyim dersin.
- Neredeydin ? derler.
- Cenazeyi defnettik dersin
- Nereye gidiyorsun ? derler.
- Taziyeye dersin.
- İmam efendi , er kişi, hatun kişi der
- Bazen hak helalliği istenirken naaşın ismi bir kere dile getirilir.
- Hele hele kimsesizsen mezar taşında bile ismin yazmaz.
İşte o an anlıyorsunuz ki ; isminiz gitmiş yerini cenaze almış… Biz yine biz olalım cenaze yerine ölen kişinin ismini zikredelim. Hatta dualarla zikredelim. Yüce Mevla bizleri kimsesizlikle sınamasın. Tabutumuza omuz vereceklerin sayısını arttırsın.
Günümüz COVİT-19 belasından yitirdiğimiz nice canlarımızın cenazelerine bile katılamaz olduk. 3-5 kişi ile ölen kişinin namazı kılınıp , defnedilir oldu. Öylesine zorlu bir süreçten geçiyoruz ki ; sosyal medyaya hesaplarıma bile bakmak bazen içimden gelmiyor. Hep bir ölüm haberi , hep bir göz yaşı ile karışık duygu patlaması… Toplum olarak birazda vurdum duymaz olduk galiba. Nerede bir kalabalık biz oradayız, nerede bir davet biz oradayız. Peki ya maske, hijyen kuralları…ooo hak getire. Maskelerin, burun ve ağız bölümünü örtmek ve gerek karşınızdakinden, gerek hava yolu ile sizlere bulaşabilecek mikrobu önlemek amacı ile kullanıldığını unutuyoruz. Peki bizler ne amaçla maskeyi kullanıyoruz. Tabi ki kol dirseklerini kapamak için üretildiğini sanıyor ve o amaçla kullanıyoruz. Denetime denk geldiğinde hemen bir hışımla dirseğimize taktığımız maskeyi bir anda burun ve ağzımıza örtüyoruz. Ceza-i işlem uygulanmasından korkuyoruz. Fakat ölümden korkmuyoruz.
Kendini sevmeyen çevresini sevmez. Kendine önem vermeyen çevresine hiç önem vermez. Biz ilk önce kendimizle barışık olmayı denemeliyiz. Sonrasında musallaya yatırırlar seni ve ismini senden alırlar bilesin. Dostmuş , yarenmiş ,akrabaymış seni uğurlamaya gelmez. En yakın aile bireylerinden 3-5 kişi naaşını kaldırır. Demedi deme..
Bu vesile ile ahirete intikal eden gelmiş geçmiş tüm ölmüşlerimizi rahmetle anıyor, Maske ve hijyen kurallarına önemle riayet etmenizi rica ediyorum.