Gazeteciliğimin her döneminde eleştiriye açık bir kişi oldum. Tahammül sınırlarım zorlansa bile eleştirilere olumlu gözle bakmaya çalıştım. Önemsemedim, genel olarak da yanıt vermedim. Açıkçası hiçbir zaman her devrin adamı olmadım…
Ancak söz konusu olan mesleğimse ve bir de eleştiri doğru ve haklı değilse dayanamıyorum… Hele bir de isim vermeden gazeteciler toplu olarak eleştiriliyorsa bunun çok büyük bir haksızlık olduğuna inanıyorum. Bir de “Sözde Gazeteciler” yaftasını yapıştırarak topluca tüm meslektaşlarımı aşağılayan ve günümüzde yaygınlaşan biçimi ile itibarsızlaştırmaya çalışan kişilere de açıkçası kızıyorum.
Sizi fazla merakta bırakmayım.
Bir yerel gazetemizde makale yazan Nasuh Boztepe beyefendinin dün son makalesini okudum. Sayın Boztepe’yi bütün Antalyalılar tanır, kendisi; Sigortacı, iş sağlığı ve iş güvenliği uzmanı, Antalya Aydınlar Ocağı Başkanı, Birlik Vakfı Kurucular Kurulu Üyesi v.s kartviziti oldukça kabarık bir dostumuzdur. Uzun zamandır tanırım, saygı duyarım, kendisi de bunu doğrulayacaktır.
Boztepe “Sadece Rektör mü suçlu?” başlıklı yazısında;
“Rektörü kendisinin dışında kim suça itti?
Hırsızın hiç mi suçu yok?” diyor.
Sayın Boztepe bu sözleri ile; polisin ve Savcının çok uzunca bir zaman süren araştırma ve soruşturmaları sonucunda, hakim karşısına çıkarılırken bileğine kelepçe vurulan ve Türkiye' nin en önemli üniversitelerinden biri olan eğitim kurumunu 8 yıl yöneten rektörü adeta savunurken, hemen ardından o’nun döneminde yapılan yolsuzlukları sıralıyor.
Yazının sonuna geldiğinde bakın tekrar Rektörü hem savunuyoır, hem suçluyor;
“Sus payı olarak kimin karısını, kızını, oğlunu üniversiteye aldı?
Veya üniversitede kimlere iş verdi?
Ballı kaymaklı ihaleler kimlere verildi?
Sayıştay görevlileri sütten çıkmış ak kaşık değil?
Onlarda müdahale etse, Rektör uyarılsa bu hale gelir miydi?
Rektör tutuklandı. Üniversiteye aldığı FETÖ’cüler ne olacak?
Sadece o değil onu oraya getirenlerde suçludurlar.
Bunları yazmak istemezdim. İlgililer inşallah gereğini yaparlar”
Son olarak da sıra gazetecilere geliyor;
“Bu işlerin sorumlusu bir kişi değil. El birliğiyle Allah’ın (C.C) haram kıldığı her şeyi yapan zatı, Rektör yaptıranlar, başınızı yastığa koyduğunuz da rahat uyuyabiliyor musunuz?
Ya basın ve medyadaki sözde gazeteci ve yayıncılar neye suskunsunuz?”
Evet sayın Boztepe; bu zatı rektör yaptıranlardan biri sizsiniz. Bunu sizin ağzınızdan bizzat duyanlardanım. Üstelik görevi devralmak için üniversiteye gittiğinde siz yanındaydınız. Koltuğa bizzat oturttunuz.
Bu arada sözde gazetecilerin ve susanların kimler olduğunu açıklarsanız sevinirim. Ama şu kadarını söylemeliyim ki;
Biz zamanında susmadık, biz mahkeme kapılarında bu konuda yazdıklarımız için yargılanırken, siz o kişiyi göreve getirdiğiniz için övünüyordunuz. Kısa bir süre geçti, sizin isteklerinizi yerine getirmediği için o’nu hedefinize aldınız. Elinizde çok belge olduğunu söylediniz, ama çok istememe rağmen bana vermediniz. Şimdi, kalkmış bunları yazmadılar diye gazetecileri suçluyorsunuz. Bütün gazeteciler görevlerini yapıyorlar. Buna inanın.
İdris Özyol’u örnek vereyim size; üniversitede FETÖ’cüleri, işe yerleştirilenleri ve kriptoları birer birer deşifre ediyor, adeta hallaç pamuğu gibi silkeliyor…
Bir de ; şu elinizdeki belgeleri çok merak ediyorum ve hala görmek istiyorum. Bana göstermek istemiyorsanız, savcılara verin. Ama amacınız rektörü bu işlere sürükleyenlere suçu atarak, o’nu kurtarmak gibi bir niyetiniz varsa o’nu bilemem…
Ayrıca ilk yazınızda gazetecilerden ya özür dilemenizi, ya da sözünü ettiğiniz sözde gazetecilerin isimlerini açıklamanızı rica ediyorum.