Yasalar Herkese Adil Uygulanmalı…

Yasalar Herkese Adil Uygulanmalı…

İstanbul Gazeteciler Derneği üyeleri ‘Serbest Kürsü’ etkinliğinde geçtiğimiz ay TBMM'de kabul edilerek yasalaşan “Basın Kanununda Düzenleme Yasası’ ele alındı.

Etkinlikte İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Sena Arvas da konuşma yaparak İGD üyelerini yeni yasa ile ilgili bilgilendirdi.

İstanbul Gazeteciler Derneği Başkanı Mehmet Mert yaptığı konuşmada;  ‘yeni çıkan yasalar çok doğru yeter ki herkese adil uygulansın’ diye konuştu.

 

İstanbul Gazeteciler Derneği'nin Kaya Milenyum AVM'de bulunan konferans salonunda gerçekleşen etkinlik, İstanbul Gazeteciler Derneği Başkanı Mehmet Mert’in açılış konuşması ile başladı.

Gazeteciliğin bir meslekten ziyade bir bilim dalı olduğuna dikkat çeken İGD Başkanı Mehmet Mert konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

"Gazetecilik yaşam olduğu sürece hep var olacak bir meslek. Gazetecilik gibi yaşam olduğu sürece kağıt da var olacak ve basılı gazetede belki daha da azalacak fakat hiç yok olmayacaktır. İnternetin bu kadar hayatımıza girmesine rağmen eninde sonunda internet gazeteciliği üzerine de yasalar çıkartılmalıydı. Bugün yasallaşan 39 maddeye baktığınızda çoğu madde gazeteciliği desteklemekte. Tek sorun bu yasanın ve maddelerin herkese adil bir şekilde uygulanması. Son yıllarda ne yazık ki ülkemizde yasalara göre suçlu bakılmıyor. Kişiye göre suç bulunmaya, yasa bulunmaya çalışıyor. Yoksa çıkan bu yasalar son derece doğru ve geç kalınmış kanunlar. Buradan internet gazeteciliği yapan arkadaşlarımı uyarıyorum. Yasalar 1 Nisan 2023 tarihinden itibaren yürürlüğe geçecek. İnternet sitelerinin yayından sayılması için 3 ay süre verildi. Bu süre içerisinde mutlaka mevkute beyannamesi alın, adresiniz, ofisiniz olsun, kadrolaşmayı yavaş yavaş başlatın. Zira resmi ilan almak çok kolay olmayacak. Ülke genelinde yüzbinlerce haber sitesi var. Bunların reklam alması için; tıklama sayısına bakılacak, kadroya bakılacak, ofis var mı yok mu, vergi ödüyor mu ödemiyor mu onlara bakılacak. Gazeteciliği bilen, haberin evrensel değerlerine sahip çıkan, bilgiye ve belgeye dayanarak gazetecilik yapanlar bu yasalardan korkmamalı. Yurttaş gazeteci tabiri ile kendisini gazeteci zannedenler korkmalı. İşine sahip çıkan, üreten, çalışan, uzmanlaşan her gazeteci meslektaşım bu yasalardan istifade ederek mesleğini daha sağlıklı bir şekilde sürdürecektir."

Hiç yurttaş dişçi olur mu?

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Sena Arvas ‘Serbest Kürsü’ etkinliğinin özel konuğu olarak bir konuşma yaptı.

Arvas konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

"Basın Kanunu Güncelleme Yasası ne sansür ne de dezenformasyon yasasıdır,  2012 yılında hazırlandı, 2014'te tamamlandı. Meclis Adalet Komisyonu'na ve AB Uyum Komisyonu'na gönderildi, iki komisyondan da geçti. Bu kanun bize sadece ne yapmamamız gerektiğini söylemez aslında haklarımızı da söyler. Haber kaynağı vs ile ilgili konular da haklarınızı gizli tutma hakkı tanır. Bu gazetecilik itibarı açısından çok önemli. Ama ben bu mesleği internette yaptığım zaman bu hakka sahip olamıyordum. Dolayısıyla bu yasa benim için çok önemli. Kimsenin de yasa ile alıp veremediği yok. Ama işte bu yasanın adı oldu “sansür yasası” bu doğru değil. İnsanların derdi 29'uncu madde. O madde de TCK ile ilgili bir düzenleme. Vatandaşları ilgilendiriyor, bizle bir ilgisi yok. Ben 29'uncu madde için tüm yasanın kurban edilmesine çok üzülüyorum. Benim bu yasa ile ilgili birçok çalışmam var. Şunu açıkça söyleyebilirim; Türkiye'deki gazetecilerin dertleriyle dertlenen bir akademisyenim. Sizin sorunlarınız benim dertlerim. Akademide pratik olmadıkça kıymeti yoktur. Özellikle gazetecilik de bu önemlidir. Lisans mezunlarının sahaya çıkınca yaşadıkları bocalama da işte bu pratik eksikliğindendir.

Yurttaş gazeteciliği hakkında da konuşmak istiyorum. Ben yerel olmayan gazetelere ulusal denmemesi için çok mücadele ettim. Çünkü ulusal demek ulus çapında ve ulusa ait anlamına gelir.

Bize eskiden hep şey derlerdi; “Ya siz yerel gazetesiniz, onlar ulusal gazete.” Niye yani? Biz bu ulusun evlatları değil miyiz, biz bu ulusa ait değil miyiz? Biz Türkiye Cumhuriyeti'nde yayın yapmıyor muyuz, bu zoruma gidiyordu. Dolayısıyla 5187 sayılı yasa ile gazeteleri yaygın ve yerel olarak gazeteleri ikiye ayırabildik. Dolayısıyla yaygın kelimesi varken ulusalı kullanmayı bıraktık. Bayan derdik şimdi bakın kadın diyoruz. Dil evrimleşiyor. Dolayısıyla buradan bir yere geleceğim. Ben öte yandan yurttaş gazeteciliği kavramından çok rahatsız oluyorum. Siz hiç yurttaş dişçisi duydunuz mu? Mümkün mü böyle bir şey. Yurttaş gazetecisiymiş. Sokakta eline telefon alıp bir şeyi çeken biri benim meslektaşım olabilir mi? O kadar kolay mı bu iş? Bu yurttaş gazeteciliği değil haberciliği olabilir. Gazetecilik sadece görüntü çekmek demek değildir. Bunun grafiği, dizgisi, baskısı vs. Dolayısıyla gazetecilik öyle kolay iş değil. Her eline telefon alıp her Youtube kanalı açana gazeteci denmesine ben karşıyım. Bu arkadaşlara yurttaş haberciliği yapıyorlar diyebiliriz ama yurttaş gazetecisi diyemeyiz. Bu en başta kendimize karşı bir haksızlıktır. Yurttaş haberciliği de sizin kontrolünüzde ise kıymetlidir.

Dişçi hata yaparsa gider implant yapar, gazeteci hata yaparsa ülke birbirine girer. Gazete unutmayın dünyadaki en etkili kitle imha silahıdır. Profesyonel olmayan ellerde ocak söndürür, devlet yıkar, insanlara zulmün birinci amacı olur.

İnternet haber siteleri süreli yayın olarak kabul edildi. Kriterleri göreceğiz. Şimdi arşiv saklama geldi, künye geldi. Künye çok önemli. İnternet haber sitesinin künyesi çok önemli. Ben gazeteyi elime alınca künyeye bakarım, internette de böyle olacak. Bu zorunluluğa uymayanların başına ne gelecek onu da yaşayıp göreceğiz. 3 aylık bir süre var. 3 ay içinde beyannameleri vermek lazım. Madem bize böyle bir varlık alanı tanındı bundan faydalanmak lazım.

Gazetecilik okullarda öğretilmez

Öte yandan Serbest Kürsü mikrofonuna konuşan katılımcılardan, İGD Başkan Vekili Mustafa Dolu,  İGD Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Çetiner ve DAMGA gazetesi haber müdürü Asker Avşar da söz alarak yeni yasa ile ilgili görüşlerini belirttiler.

Mustafa Dolu: Aklı eren ve konuşup, yazan herkesin elini kolunu bağladılar ve üzerimize bant çektiler. Bu şartlar altında ülkemizin geldiği noktaya bakarsanız; demokrasi alanında 179 ülkede 147'inci, hakların üstünlüğü arasında 140 ülkede 116'ıncı, basın özgürlüğü sıralamasında 154'üncü sıralamadayız, yolsuzluk sıralamasında 180 ülke arasında 96'ıncı, sefalet endeksinde ise birinciliğimiz var. Cumhuriyetimizi kuran başta Atatürk olmak üzere onların verdiği emeklerin sonucu bu olmamalıydı. O dönemde yapılan fabrikalar, limanlar satılmasa idi ülkemiz bugün bu durumda olmazdı. "Sansür bilindiği gibi Osmanlı Döneminde Abdülhamit zamanında başladı. Sonrasında sanki bir gelenekmiş gibi devam etti. Son çıkarılan ve adına Dezenformasyon Yasası denilen aslında 'konuşanı, yazanı hapse atarım yasasının' yürürlüğü girmesiyle konuşup yazan herkesin eli kolu bağlanmıştır. Devlet yöneticileri oldum olası biz gazetecileri sevmemiştir. Ben ölene kadar gazetecilik yapmayı sürdüreceğim.

Hüseyin Çetiner: Tabi ki bu yasayı yapan devlet büyüklerimiz emini düşünerek, tartarak, görüşerek yapmışlardır. Ofisi olmayan, uzman kadrosu olmayan, vergi ödemeyen ile bizim gibi kurumsallaşan internet haber siteleri, youtube kanal sahipleri aynı olmamalı. Yıllar önce de söylemiştim gün gelecek kağıt gazete ölecek diye. Bugün baktığımızda kağıt gazete ne yazık ki son günlerini yaşıyor. Artık herkes internete geçti.

Asker Avşar: Ben iletişim mezunuyum ama gazeteciliğin okullarda öğretilmediğini biliyorum. İlk çağlarda gazeteler basılı değildi. İlk gazeteler sesliydi. Tellallar bağırırdı, hanelere girerdi. Sonra basılı hale geldi, şimdi de internet gazeteciliği var. Biz internetten ve internet yasasından rahatsız değiliz. Adil bir şekilde yasalar herkese işlerse ortada bir sorun yok. İşin bizimle ilgili bir kısmı var. O da, haberciliği beklentiyi karşılamak üzere değil gerçeği karşılamak üzere yapılması gerekiyor. İnternet gazeteciliği yapanlar da gazeteciliğin bütün değerlerine sahiplerse ortada sorun yok. "