Taş hastalığının tedavisinin son 15-20 yıllık süreç içinde oldukça değiştiğini ifade eden Prof. Dr. Kemal Sarıca şöyle devam etti: “Modern yöntemler devreye girmeden önce, böbreklerin içerisinde yer alan taşlar açık ameliyatla alınmak zorundaydı. Ancak teknolojik gelişmeler ve modern yaklaşımlar sayesinde, günümüzde artık böbrek ve idrar yollarında yer alan taşların çok az birkısmını (1-2) açık ameliyat yöntemi ile alıyoruz. Günümüzde böbrek içinde mevcut taşların önemli bir bölümünün dahi kapalı ameliyat yöntemleri ile alınabildiğini vurgulayan Prof. Dr. Sarıca, şunları söyledi: “Taş hastalığı çok sık tekrar edebilen bir problem olması nedeniyle, taş hastalığındanmuzdarip olan hastalar, taşların alınmasının ardından çok yakından takip edilmelidir. Ayrıcahastaların bünyesine ve dış çevresine ait çok önemli bir takım faktörleri araştırmak amacıyla ileri incelemelerin yapılması faydalı olacaktır.”
Bu hastaların teşhis, tedavi ve takibinde ihtiyaç duyulan teknolojik altyapıyı sunan merkezlere büyük ihtiyaç duyulduğunun altını çizen Prof. Dr. Kemal Sarıca, “Bu konuda uzmanlaşmış merkezlerde her yaştaki taş hastası, tedavi öncesi veya sonrasında detaylı olarak değerlendirilmeli, uygun yöntem ile tedavi edilmeli ve takibe alınmalıdır” dedi. Prof. Dr. Kemal Sarıca ayrıca şunları söyledi: “Hastaların bünyesindeki taş oluşturan bütün risk faktörleri, idrar, radyoloji ve kan incelemeleri ile tek tek belirlenmelidir. Hastalarda detaylı bir diyet araştırması ve düzenlenmesi yapılarak yiyeceklere bağlı olabilecek faktörler ortadan kaldırılmalı, ilaç tedavisi başlanan hastalar ise çok yakın takip altında tutulmalıdır.”
Prof. Dr. Sarıca, iki gün sürecek “4. İstanbul Ürolitiyazis Günleri” toplantısı süresince, Avrupa ve dünyanın birçok ülkesinden bu konuda çok deneyimli uzmanların taş hastalığını her yönüyle ele alıp tartışacağını belirtti. Yoğun bir katılım olması beklenen Ürolitiyazis Günleri’nde katılımcılar,taş hastalığının hem cerrahi hem de medikal tedavisi konusundaki en son gelişmeleri takip edebilme imkânını bulacak.