DR.ÖNDER YÜKSEL ERYİĞİT ÇEVRE GÜNÜNDE KONUŞTU

DR.ÖNDER YÜKSEL ERYİĞİT ÇEVRE GÜNÜNDE KONUŞTU

Büyükçekmece Belediyesi Meclis Üyesi Çevre ve Sağlık Komisyonu Başkanı Dr. Önder Yüksel ERYİĞİT Çevre Günü dolayısıyla Belediye Meclisi toplantısında bir konuşma yaptı

1950'li yıllardan günümüze yerküremizin pek çok bölgesinde ortaya çıkan,  global bir problem haline gelen çevre sorunları, artık günümüzü ve geleceğimizi tehdit eder boyutlara gelmiştir. Bu sorunlarla baş edebilmek, gelecek kuşakların gereksinimlerine cevap verme yeteneğini tehlikeye atmadan, insanlığın günlük ihtiyaçlarını temin edebilmek için sürdürülebilir çevre politikaları geliştirilmelidir.

Dünyanın bütün ülkelerinin ana gündem konularından biri haline gelmeye başlamış,bu konuda çok sayıda raporlar yazılmış,uluslararası toplantılar gerçekleştirilmiş bu toplantılarda alınan kararlar doğrultusunda çeşitli sözleşmeler ,anlaşmalar ve eylem planları kabul edilmiştir.

ÇEVRE BİLİMİ KISACA “bugünün ihtiyaçlarını, gelecekteki kuşakların kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneğini tehlikeye atmadan karşılamak” için gerekli çalışmalar yapan bilim dalı olarak tanımlanabilir.

 

Sürdürülebilir bir kalkınma ancak sürdürülebilir bir çevre ile birlikte mümkün olabilir.

Çevresel sürdürülebilirlik, doğal kaynakların sürekliliğinin sağlanması anlamına gelmektedir.

Artan nüfusu doyurabilmek için 2050 yılına kadar dünya gıda üretiminin iki katına çıkması gerekmektedir.

Ancak, hızlı kentleşme ve tarımsal arazilerin küresel ısınmadan olumsuz etkilenmesi, gıda güvenliğini tehdit etmekte ve yakın gelecekte bir gıda krizinin yaşanma ihtimali artmaktadır.

Yakın geleceğe damgasını vuracak bir başka kriz de “su krizi”dir. Dünyanın bazı kesimleri yükselen deniz seviyesi yüzünden sular altında kalma tehdidi yaşarken, bazı kesimlerinde de kuraklık artmaktadır. Suyun ticari amaçlarla kullanımı artmakta ve yoksul kesimler için suya erişim daha da zorlaşmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde yaşayanların beşte birinin yeterli ve temiz içme suyuna erişimi yoktur.

Biyo-çeşitliliğin; insan sağlığının; hava, su ve toprak kalitesinin; hayvan ve bitki yaşamlarının korunması da çevresel sürdürülebilirlik içinde yer almaktadır.

Çevresel Sürdürülebilirlik politikası çerçevesinde;

•Doğal kaynakları korumak

•Temizlemek yerine kirletmemek,

•Çevre ile ilgili tüm yasal mevzuat ve standartlara uymak, yasal gereklerin ötesinde çevrenin ve doğal hayatın korunmasına özen göstermek,

Atık yönetimine ilişkin yapılan çalışmalarda;

•Atıkların kaynağında oluşumunun önlenmesi,

•Atıkların proseste tekrar kullanımı,

•Atıkların geri kazandırılması,

•Tüm bu aşamaların sağlanamadığı tehlikeli atıklarda ise enerji geri kazanımı yapılması şeklindedir.

Doğadaki kaynaklardan elde edilebilen ve doğa tarafından daimi olarak takviye edilebilen enerjiye ''yenilenebilir'' enerji denir.

Hala yenilenebilir enerji kaynakları için gerekli önem gösterilmediğinden hava, su ve çevre kirliliği başta olmak üzere bir çok sorun  enerji ihtiyacı ile beraber ortaya çıkıyor.

Yenilenebilir enerji kaynakları kısaca şu şekilde sıralanabilir;

·      Güneş enerjisi

·      Rüzgar enerjisi,

·      Hidrolik (hidroelektrik) enerjisi,

·      Jeotermal enerjisi,

·      Biyokütle enerjisi (biyoyakıt enerjisi de dahil),

·      Hidrojen enerjisi,

·      Dalga enerjisi,

·      Gelgit enerjisi,

 

Tüm bu gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda, Sürdürülebilir Çevre'yi sağlamak için en önemli mücadelelerden bir diğeri de Küresel Isınma'dır.

 

12 aralık 2015'de 200'e yakın ülkeden liderlerin, siyasilerin, bürokratların, sivil toplum temsilcileri ile özel sektör liderlerinin katıldığı Paris iklim zirvesi, iklim değişikliği ile micadele konusunda tüm dünyanın beraber harekete geçeceği bir anlaşma metni ile sonuçlandı.

Anlaşma küresel ısınmayı 2 derecenin çok altında mümkünse 1,5 derece de sınırlandırmayı hedefliyor.

Bilim insanları, küresel ısınmanın etkilerinin yıkıcı sonuçlarının yaşanmaması için 1.5 derecenin sınır olduğunu söylüyor.

Her koşulda etkileniyoruz. Aslında en özet hali ile 1,5 derece kötü, 2 derece ve 3derece daha kötü.

2 derece artışta, Avrupa’da, 2003 yılında 22 ile 35 bin arasında insanın ölmesine neden olan sıcak hava dalgasının iki yılda bir tekrar yaşanması bekleniyor.

3 derece, çünkü 3 derece geri dönülemez nokta olarak tanımlanıyor. 3 derece sıcaklık artışı, insanlığın daha önce karşılaşmadığı farklı bir gezegene geçiş anlamına geliyor. 3 derece sınırına ulaşılırsa, gezegendeki pek çok türün yok olacağı öngörülüyor.

 

Maalesef  ABD başkanı Trump 2 haziran 2017 cuma günü Paris iklim anlaşmasından ülkesinin tek taraflı ayrıldığını açıkladı.Gerekçe olarak ''anlaşmanın  ABD'nin  dezavantajına olması ve diğer ülkelere ABD'ye karşı karşı avantaj sağlaması'' olarak açıkladı.

Önlem alınmazsa, fosil yakıtların kullanımı ile 2100 yılına kadar sıcaklıktaki artış 4,2 derece olacak.

Bu kararın ardından ABD 'den bir çevre örgütü; ''torunlarımız bir gün hayretler içinde geri dönüp baktıklarında bir dünya liderinin gerçeklikten ve ahlaktan ne kadar uzaklaşmış olabileceğini görecekleri tarihi bir hata'' olarak tanımladı.

 

Peki Türkiye’de durum nasıl?

 

Bütün bu değişimler sonucunda, iklim değişikliğinin Türkiye’de 21. yüzyılda gıda güvenliğini giderek daha çok tehdit edeceği söylenebilir.

Gıda güvenliği tehdidi ile köyden kente göç oranları daha da artacak, doğal afet ve salgın hastalıklarla sosyal problemleri daha fazla görüyor olacağız

Türkiye’de başka sebeplerin yanında, insanların değişen iklim şartları yüzünden tarımla hayatta kalamaması sonucu köyden kente göç etmesi veya mevsimlik tarım işçisi olarak çalışmak zorunda kalması düşünülünce iklim değişikliği yüzünden göç bize yabancı bir kavram değil.

 

Çok uzak olmadığımız bir sonraki aşama için maalesef önümüzde çok açık bir örnek var, Suriye.

 

2013 yılında düzenlenen "İklim değişikliğinde son gelişmeler Raporu": William Polk anlatıyor;

“2006’da başlayan büyük kuraklık, ülkede kıtlığa ve gıda fiyatlarının yükselmesine yol açtı. Kitleler kırsaldan şehirlere göç etti ve varoşlarda seyyar satıcılık, çöpçülük yapmak, Filistinli ve Iraklı göçmenlerle rekabete girmek zorunda kaldı. Sonunda, Deraa’da küçük bir protestoyu Esad yönetimi hunharca bastırınca olanlar oldu"  yıkım sürecini başlatan “şey”, işte bu kadar “basitti.”

 

Ayrıca, zeytinliklerle ilgili kanun tasarısının ülkemizin çevre geleceği açısından yeniden gözden geçirilmesi yararlı olacaktır.

 

Bu yüzden çok geç olmadan bir şey yapılacak mı diye beklemeyi bırakıp, bugünden tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmeliyiz.

 

Temiz ve sürdürülebilir bir çevre temennisi ile herkesin dünya çevre gününü kutluyorum.

 

Dr. Önder Yüksel ERYİĞİT

Büyükçekmece Belediyesi Meclis Üyesi

Çevre ve Sağlık Komisyonu Başkanı