Tarih: 22.02.2022 09:20

Bursa'da STK'lar kadın cinayetini lanetledi

Facebook Twitter Linked-in

Bursa'da faaliyet gösteren bazı STK'lar kadın cinayetlerinin artmasının sebebini, caydırıcı cezaların hayata geçirilmemesine, nitelikli eğitimin sağlanamamasına ve İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmamasına bağlıyor.

GÜLİN ÖZDEMİR - CANSU ÖZDEMİR / BURSADA BUGÜN (BURSA İGFA)- Son dönemde artan kadına yönelik şiddet ve cinayet olayları, toplumun her kesimini etkilemeye devam ediyor. Bursa'da bazı kuruluş ve STK'lar, kadına yönelik şiddet ve cinayetler konularına yönelik sert açıklamalarda bulundu. 

Mor Salkım Kadın Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dilek Üzümcüler, "Uzun yıllardır sivil toplum kuruluşlarında çalışmaktayım. Kadın cinayetlerinin ne durumda olduğunu artık herkes biliyor. Şu an durum daha ağır. Bursa, kadın cinayetlerinde Türkiye sıralamasında beşinci sırada. Kadın cinayetleri bizi çok fazla üzüyor. Taciz var, tecavüz var, çok fazla istismar var. Türkiye'deki yasalar sürekli değişiyor ve kimse bunlardan haberdar değil. Kadını güçlendiren yasalardan erkeklerin de hakları olduğu halde erkekler, sadece kadın hakları üzerinde yasa olduğunu düşünerek kadın düşmanlığı yapıyor. Erkek şiddeti ile mücadele ediyoruz. Biz her gün ölüp ölüp diriliyoruz. 365 gün eylemdeyiz. Bir eylemden bir eyleme gidiyoruz, çünkü her gün kadın cinayeti var, her gün kadınlar öldürülüyor, her gün çocuklar öldürülüyor, her gün istismar var, çocuk boğulup suya atılıyor ve bir bakıyorsunuz istismara uğramış. Kadın cinayetlerinin boyutu kadınları çıldırtmaya başladı. Sahalara çıkıp eylem yapıyoruz ama bu eylemlerin karşılığında biz de şiddete maruz kalıyoruz. bunu görünür kılmamız lazım yasalarla bu kadar oynamamız lazım. Özellikle 6284 çok önemli. Kadınlardan gelen bilgilerim ve mesajların her zaman göz önünde bulundurulması lazım.

Kadın korunamıyor. Mesela Bursa'daki son cinayet BAOB'un önünde oldu. Bu cinayetteki kişinin derhal silahının alınması lazım ve kesinlikle bir daha silah verilmemesi lazım. Bu kamu kurumlarında silah kullanan kişilerin silahlarının kontrolü ve ruhsatlı olmaları lazım. Silah zaten topluma verilmemeli. O kadar çok silah ruhsatı veriliyor ki, çıldıran silah alıyor karısını öldürüyor, çocuğunu öldürüyor. Bir de bu 'iyi hal indirimi' var. Bir adam bir kadını ve bir çocuğu öldürdüyse 'iyi hal' diye bir şey olmaması lazım. Müebbet olmalı. Kadın cinayetleri çok hızlı bir şekilde artıyor. STK'ların çoğu birleşti. Güç birliği yaptık. Biz 13 yaşındaki bir kız çocuğunun evlendirmesini istemiyoruz. Çocukların evlilik yaşının 18 olmasını istiyoruz ama gittikçe geriye doğru kayıyor. Baba ve anne rızası falan olmamalı. Eskisi gibi devletin kontrolünde olmalı. 18 yaşını doldurmadan sigara paketi bile alamıyoruz ama çocuğumuzu evlendiriyoruz" açıklamasında bulundu. 

"ÖLEN HER KADIN İÇİN SAHALARDAYIZ"

Nafaka konusunda çok fazla yanlış bilgilendirmelerin olduğunu ifade eden Üzümcüler, sözlerine şöyle devam etti; "Nafaka alan kadınların çoğu çocukların velayetini almak için nafaka hakkından vazgeçiyor. 250-300 TL ile ne olabilir? 250 ile 600 TL bu nafakalar. Adam işten çıktıysa kadın zaten bu nafakayı da alamıyor. Bu kadınların artık haklarına dokunulmasın. Kadınlar büyük bir mücadele ile bugünlere kadar geldi. Kadın cinayetlerine çok ağır cezalar gelmesi lazım. Biz 8 Mart'ı da kutlamıyoruz. 8 Mart'ta içimiz yanıyor o yangını söndürmek için alanlardayız. Bağırmak, haykırmak istiyoruz. Ölen her kadın için sahalara çıkıyoruz."

"BİZ KADINLAR BUNUN HESABINI SORACAĞIZ"

Bursa Kadın Platformu'nda aktif yer alan, Koza Kadın erneği Üyesi Derya Şimşek Aksakal ise kadına yönelik şiddet ve artan kadın cinayetleriyle ilgili şu şekilde konuştu; "Bütün kadınların düşünceleri benzerdir. Artık ağlanacak halimize güler duruma geldik. 16 yaşındaki bir genç kızımızın öldürülmesinin üzerine bir de nişanlandırıldığına dair kafa karıştırıcı durumların olduğu söylendi. 16 yaşındaki bir çocuk nişanlanamaz. Olması gereken yer okuldur. Ülkemizde maalesef kadın cinayetleri, her gün 3 kadın olacak şekilde artmış durumda. Bu duruma yönelik yeteri kadar adım atılmıyor. Son bir hafta içerisinde kadınların ölümüne dair o kadar şey yaşandı ki, hangi birinin neresinden tutacağımızı bilmez haldeyiz.

Sıla Şentürk öldürüldüğü gün Türkiye'de Twitter'da gündem oldu. 16 yaşındaki bir genç kız ülkenin gündemine giriyorsa, öldürülmüştür. Başarılı olan, başarıya imza atan kadınlar maalesef ülkenin çok da gündemine girmiyorlar. Zihniyetlerin gerilediği ve bağnazlaştığı bir süreç yaşıyoruz. Bu süreçte de doğal olarak kadınların erkeğin malı olduğu, erkeğin erkek tarafından sahiplendiği, erkek ne isterse onun yapıldığı bir zihniyetle karşı karşıyayız. Ülkenin yönetimi de bu konuda farklı bir adım atmıyor. Bu durum, cinayet işleyenlerin yanına kâr kalacak diye ciddi anlamda endişemiz var. Bunun hesabını biz kadınlar soracağız. Onlara dünyayı dar edeceğiz. Artık bu durumu protesto etmenin ötesinde isyana dönüştürmüş durumdayız. Bütün kadınlar ya da aklı eşitlikten yana olan tüm insanlar muhtemelen benzer duygular yaşıyorlardır."

"CİNSİYET EŞİTLİĞİ EĞİTİMİ ZORUNLU OLMALI"

"Maalesef ülkede yaşanan ekonomik kriz, şiddetin her alanda artmasında bir araç haline geldi" diyen Aksakal, "İnsanlar geçinemez hale geldiler. Çocuklarıyla, eşleriyle huzurlu bir ortamı kalmayan insanların aile içinde, sokakta şiddet potansiyeli gittikçe artıyor. En çok da şiddete maruz kalan kişiler, kadınlar ve çocuklar oluyor. Özellikle kız çocukları bu şiddetin bir parçası haline geliyorlar. Ekonomik kriz kılıf haline getirilmiş, 'cinnet geçirdi' gibi bir sürü mazeretler uyduruluyor. Bu kadar kolay kadın öldürme boyutuna nasıl geldik diye soracak olursanız bu tamamen ülkenin kadına bakış açısı ile ilgili bir şey. Maalesef İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmak, kadın cinayetlerinde körükleyici bir etkin oldu. Yanına kâr kalacağını düşünen, kendisinin bir kadına zarar verdiğinde en fazla 5 yıl ceza alacağını düşünen bir adam, kolaylıkla gözünü kırpmadan eşini, eski eşini, kızını, annesini, sevgilisini öldürebiliyor. 

İstanbul Sözleşmesi varken, uygulanması için mücadele ediyorduk, kaldırıldıktan sonra şimdi de 6284 Sayılı Kanun'un uygulanması için mücadele ediyoruz. Yasa şiddete maruz kalan, mağduru koruyan kapsamda. Kadına yönelik şiddetin önüne geçmek için, ana sınıflarından eğitim sürecine başlayarak toplumsal cinsiyet eşitliğini herkese anlatmak gerek. Eğitim süreçlerinden başlayarak kız ile erkeğin eşit olduğunu anlatacağız. Toplumsal olarak cinsiyetlerine göre çocuk ayrımı yapılmakta. Çocuk daha doğmadan önce, kızlar narin olur pembe giysin, erkekler sert olur mavi giysin gibi söylemler ile eşitsizlik çanlarını çalıyoruz. Okulda kız çocukları ile erkek çocukları arasındaki eşitsizlikler, davranış biçimlerindeki farklılıklar, çocuklara aldığımız oyuncaklar farkında olmadan cinsiyetçi yaklaşıma sebebiyet veriyor. 

Bu eşitsizliği, cinsiyetlerin eşit olduğu, hepimizin aynı haklara sahip olduğunu ve yaşadığımız her ortamı paylaşmanız gerektiğini anlatmak içim eğitim süreçlerine en baştan başlamak lazım. Devletin yapması gereken şey Milli Eğitim'de toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimini zorunlu hale getirmek. Okullara böyle bir ders getirilmesi lazım. Aynı zamanda bütün kurumlarda, toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi yapılması gerek. Yılda en az 3-4 periyotta özel ya da kamu kuruluşlarında bu eğitimin verilmesi gerekiyor. Çünkü bu zihniyeti değiştirmek kolay olmayacak, zaman alacak. 
Son 3 yılda yaşanan kadın cinayetleri zirveye ulaşmış durumda. İstanbul Sözleşmesi Türkiye'de feshedilmiş olsa da 6284 Sayılı Kanun'un uygulanması için elimizde geleni yapacağız" açıklamasında bulundu. 

"NİTELİKLİ EĞİTİM ŞART"

Toplumsal Uyuşturucu ile Mücadele Eğitim Federasyonu (TUMEF) Bursa İl Başkanı Tülay Armağan, "Günümüzde kadın cinayetleri giderek artıyor. Devletimiz cezalar konusunda daha da keskin olmalı. Şu an bu verilen kararların eksik olduğunu düşünüyorum. Boşanma durumu gerçekleştikten sonra pek çok erkek komplekse giriyor. Bu tür vakalar çok var. 'benim eski eşim nasıl başkasıyla birlikte olur' diyerek cinayetler işleniyor. Bu psikolojiden kurtulmaları lazım. Tedavi görmeleri şart. Bir kadın ayrıldıktan sonra tabii ki hayatına istediği gibi devam edecek. Hayatını kurmak zorunda. Çevremizde maalesef psikologlara ihtiyacı olan çok kişi var. Kanunen ayrılmış ama kompleks yapmalarının sebebini eğitimsizliğe veriyorum. Eğitim şart evet ama asıl olan eğitimin nitelikli olması. Geçtiğimiz günlerde Sur Yapı Marka AVM'nin orada eski eşi tarafından öldürülen Yasemin Ağır. Eski eşi polis memuruydu. Bakıldığında okumuş, eğitim görmüş biriydi. Eğitimin niteliği önemli" şeklinde konuştu.

"MÜCADELEMİZE SONUNA KADAR DEVAM EDECEĞİZ"

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kadın Meclisleri Bursa İl temsilcisi Cemile Boncuk ise artan kadın cinayetleri ile ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi; "Türkiye'de yaşadığımız kadına şiddet ve kadın cinayetleri konusunda son derece rahatsız olduğumu söylemeyi bile bir konfor olarak görüyorum. Bizler, kadınlarımız ölmesin diye uzun zaman mücadele verdik. Ölüyoruz, göz göre göre ölüyoruz. Bile bile ölüyoruz, öldürülüyoruz.  Bu durumun engellenmesi için ülkede yeni yasa ve düzenlemelerin olmasına gerek yok. İstanbul Sözleşmesi bütün bu düzenlemeleri içinde barındıran bir sözleşmeydi. 6284 Sayılı Kanun desteğiyle koruma anlamında çok güçlüydü. Sorun şu ki; hangi yasayı, hangi sözleşmeyi imzalarsanız imzalayın, ya da hangi yasayı çıkarırsanız çıkarın, zihniyet değişmediği sürece bizler yaşadıklarımızı yaşamaya devam edeceğiz.

İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Birliği'nin aileyi koruma anlamında çıkardığı ve İstanbul'da imzalanan bir sözleşmeydi. Türkiye bu sözleşmeyi ilk imzalayan ülkelerinden biriydi. Kadın cinayetleri bütün dünyada var ama bu cinayetler için düzenlemeler, cezalar mutlaka ve mutlaka yeni cinayetleri engelleyecek şekilde olmalı. Böyle bir düzenleme varken maalesef ki İstanbul Sözleşmesi feshedilmiş oldu. Hiç kimse insanın canını almaya hak sahibi değildir. Hiç kimse cinayet için herhangi bir şeyi gerekçe gösteremez. Yaşam çok net bir şekilde her insanın hakkıdır. Geçtiğimiz günlerde, 16 yaşında okulda eğitim görmesi gereken bir kız çocuğumuz, on ayrı suç dosyası olan bir gence kurban edildi. Bizler yıllardır bir mücadelenin içerisindeyiz, yılmadık, mücadelemize devam edeceğiz."




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —