İstanbul Ardahan Kültür Evi Kadın Başkan Yardımcıları Bengül Ateş ve Şafak Avşar tarafından organize edilen toplantıda ilk olarak bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.
Düzenlenen programa kadınların yanı sıra, İstanbul Ardahan Kültür Evi Başkanı Efrail Çiftçi, Başkan Yardımcıları, Göle Derneği eski Başkanı Yusuf Durak ve diğer yöneticiler katılım gösterdi.
Şengai katliamının yıl dönümü olan 3 Ağustos`ta, Şengai Ezidi kadın meclisi tarafından dünya ülkelerine saat 11’de bir dakikalık sessiz eylem çağrısında bulunmuştu. Şengai dağlarında yeni bir yaşam inşa eden Ezidi kadınlar, tüm dünya kadınlarına 3 Ağustosun kadın kırımı ve soykırımına karşı uluslar arası eylem günü olması yönünde çağrıda bulunmuş, IŞID`in elinde zorla alıkonan kadınlar için Mücadele Platformu da çağrıya ortak olmuştu. Yapılan çağrı üzerine dünyanın birçok ülkesinde bir dakikalık sessiz eylem duruşu gerçekleşti.
Çifçi; "3 Ağustos’un eylem günü olarak kabul edilmesini destekliyoruz"
Bu çağrıya kulak veren İstanbul Ardahan Kültür Evi de, 3 Ağustos’un “Kadın Kırımı ve Soykırıma Karşı Uluslararası Eylem Günü” olarak kabul edilmesine destek verdi. bir dakikalık sessiz eylem duruşundan sonra İstanbul Ardahan Kültür Evi Başkanı Efrail Çifçi, Ardahan Kültür Evi, 3 Ağustos’un “Kadın Kırımı ve Soykırıma Karşı Uluslararası Eylem Günü” olarak kabul edilmesi için destek olacaklarını belirtti.
Efrail Çifçi`nin ardından İstanbul Ardahan Kültür Evi Başkan Yardımcısı Bengül Ateş konu hakkında hazırlanan bildiriyi okudu.
Bildiride şu ifadelere yer verildi;
"Herkes kadını konuşur, kadını kimimiz ‘Anadolu’, kimimiz ‘toprak’ diye onure eder ve kürsülerde çok güzel ağırlarız. Kadınlarımıza dönüp baktığımızda hep kapı kolunda asılı bekler buluruz. Çünkü gidilecek tüm yollara onların rehberliğinde ulaşırız. Biz kadınları anlatmak için ne o süslü içi boş sözlere nede mikrofonlara gerek var. Gerçek olan tek şey kadını görmemizdir. Görmek isterseniz kadın, yaşamınızın içinde, her nefesinde ensenizdedir.
En doğrusu her beyin evine dönüp baktığında yaşamı birlikte harmanladığı, sırtına türlü yükler ve sorumluluklar yüklediği kadınını görür. Varlığını, haklarını kabul ederse sanırım kadınları tanımanın birinci basamağını başarıyla aşmıştır demektir.
Peki, bu kürsü dilinde kadınlar neden gerçek yaşamlarında hiç yaşamadı veya yaşayamadı. Bunun nedenlerini yine mikrofonlara birkaç süslü sözle eminim ki dile getirirler. Oysa biz Ardahanlı kadınlar olarak daha Anne karnında haklarımızı, yaşama katılmayı, her şeyden önce iyi birer birey olmayı öğrenmiş olarak doğduk. Buda sanırım yaşadığımız bölgenin yapısı, çok farklı ve renkli oluşunun bize sağladığı olağanüstü doğal bir kazançtır.
İnsanca yaşamak...
İşte biz Ardahanlı kadınlar olarak bu hak edişlerimizi her yerde yaşamak, yaşattırmak en önemlisi duygunun diliyle hissettiğimizi, yüreğimizdeki sevgi diliyle burada ki bütün kadınlarla kucaklaşarak dili, dini, mezhebi, rengi, siyası görüşü ne olursa olsun ortak paydada buluşup sevgi ve duygunun dilinden harmanlanarak yaşama katılmak insanca yaşamak en büyük amacımızdır.
Tüm kadınlar mücadeleye devam etmeliyiz
Ezidi halkına ve tüm dünyada zulüm gören halklara yapılan katliamı, cinsel saldırıların sorumlularının yargılanması için ses çıkarıyoruz. Yaşadığımız bu dünyada bir daha soykırım ve kadınlara yaşatılan zulümlerin yaşanmaması için barış politikalarının hâkim olması için tüm kadınlar mücadeleye devam etmeliyiz.